Bir harfin sesini çıkaramıyorsam onu devamlı tekrar ederek öğrenirdim.

Kendinizi tanıtır mısınız?

1993 yılında Ankara’da doğdum. 1 buçuk yaşında işitme kaybım olduğu çıkıyor. Ailem seslere tepki vermediğimi fark ediyor. Bir kulağımda %40 öbüründe %60 kadar kaybım olduğu teşhisi konuldu. Ve bunun üzerine 15 yaşında kadar işitme cihazı kullandım. Ben birinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar devlet okullarında okudum. Hiç rehabilitasyon merkezinde durmamışım, duramamışım. Ve hiç rehabilitasyon eğitimi almadan kendi imkanlarımla ve ailemin desteğiyle gerek fizyolojik gerekse konuşma olsun hepsini söktüm diyebilirim. Eğitim hayatımı bazı küçük sıkıntılar olsa da istikrarlı bir şekilde sürdürdüm. Üniversite hayatımı özel sebeplerden dolayı yarım bırakmak zorunda kaldım. Ama şu anda yiyecek içecek sektöründeyim ve uzun zamandır çalışıyorum. 5-6 yıldır restoranlarda çalışıyordum, şu anda da Starbucks’tayım. Ve kahve uzmanlığına çok yakınım.

 

Rehabilitasyon süreci görmediniz, zorlandınız mı?

Tabii ki zorluklarım oldu. Aslında bu çok kolay olmadı. Hani derler ya “zorlanma olmazsa gelişme olmaz” diye. Tam da bu kalıpta yürüdüm. Şunu da söylemek isterim, işitme kaybı teşhisi koyulduktan sonra bir doktor demiş ki, “çocuğunuz rehabilitasyon merkezinden durmuyorsa siz aile olarak çok ilgileneceksiniz” demiş. Ben de çok hırslıydım. Liseye kadar hiç işitme kayıplı arkadaşım yoktu, bu yüzden konuşmam ilerledi. Kitap okumayı çok seven birisiydim, kitaplarımı sesli okurdum. Bir harfin sesini çıkaramıyorsam onu devamlı tekrar ederek öğrenirdim.

 

Koklear implant ameliyatı süreci sizin için nasıldı?

15 yaşımda kadar 3 tane cihaz değiştirdim. Ama işitme kaybım yine ilerlemeye devam etti. Kaliteli duymam çok düştü. Bu yüzden 15 yaşında koklear implant ameliyatı oldum.

Birazcık zor olsa da çok mutluydum. Zaten işin içinde olduğum için aynı zamanda da ailem çok dikkatli olduğu için şanslıydım. Doktorlarıma güvendiğim için çok sıkıntı yaşamadım. 15 yaşında kulaklarımda ani bir çınlama oldu. Acil olarak Hacettepe Üniversitesi’nde ameliyat oldum. Ameliyatım başarılı geçti ve kaliteli bir şekilde işitmemi sağlıyorum.

Ameliyattan bir gün öncesi hastanede yattım. İki buçuk gün hastanede yattım ve sonra taburcu oldum. Ameliyatım o kadar güzel geçmiş ki zaten estetikle kapatılmış. O zaman ilk cihazımı takmıştım ve doktorum Ahmet Aktaş cihaz ayarımı yaptı.

Sesi çok farklıydı, hiç unutmam! Hocamın ses ayarını yapmasını beklerken içim içimi yiyordu, nasıl bir ses gelecek diye. Öğrenciler var, ailem var. Doktorum bana arkamı dönmemi söyledi ve bir kâğıt aldı. Arkamdan kâğıdı hareket ettirdi. “Bu nasıl bir ses?” dedim. O kadar kaliteli bir ses gelmişti ki! O gün gerçekten ağladım. İmplantın farkı yadsınamaz.

 

Dönüm noktanız nedir?

Tabii ki ameliyat olmam! Çünkü bir insanın başarısı kaliteli işitmeden geçer. Duymazsak insanlarla anlaşamayız, anlamazsak işlerde başarılı olamayız. Duyma, anlama, algılama…

Bir insan kaliteli işittiği zaman öz güveni tam anlamıyla oluşuyor. Ben bunu bizzat yaşadım.

Öz güvenli olduğu takdirde de soru sorabilirsin, istediğini işitebilirsin ve kendini işitme engelli psikolojisine sokmazsın.

 

Sosyal ortamlarınız nasıldı?

Ben girişken bir çocuktum. Ama biri telefonda konuştuğu zaman, kendim konuşamadığım için üzülürdüm. Çok imrenirdim. Kalabalık ortamlarda birini anlayamadığım zaman aynı duyguları hissederdim. Ama takmamaya çalışırdım. Şükür ki ağır bir travma yaşamadım.

Kötü veya iyi anılarınız var mı?

Çok güzel bir soru! İlkokul birinci sınıftaydım, en ön sırada otururdum. Normal işitme düzeyinde olan arkadaşlarım bazı sesleri çıkaramıyordu ama ben çıkarıyordum. Sınıfta en iyi okumayı yapan bendim. Bazılarının çıkaramadığı kelimelere özellikle çalışırdım. Bu anımı hiç unutamıyorum. Bir hocam beni tahtaya çıkarıp işitme cihazımla ilgili güzel şeyler söylemişti ve alkışlanmıştım. En güzel anlarımdan birisidir.

 

Şu an çalıştığınız ortam nasıl?

Eski cihazımla kalabalık ortamlarda sıkıntı yaşıyordum. Ama şu anki cihazımda çok güzel bir özellik var. Otomatik tarayıcı ortam özelliği var. Dış sesi bastırarak sadece karşıdaki insana odak veriyor. Starbucks’a girmek o kadar kolay olmuyor. Onların doktorları tarafından değerlendiriliyorsun. Şirket doktoru her alanda çalışabileceğime dair rapor çıkardı. Ve çalıştığım işte de gayet konfor yaşıyorum.

 

Eklemek istediğini bir şey var mı?

Bu projeyi takdir ediyorum. Aynı bir firma gibi çalışıyorsunuz. Çalışmalarınızı tebrik ediyorum. Bizler size emanetiz aslında. Umarım çok iyi bir odyolog olursunuz.

İşitme güçlüğü çekmem benim için bir bahane değildi.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Koç Üniversitesi’nde okudum, elektrik elektronik bölümünü bitirdim. Sonradan Türkiye’de 3 sene çalıştıktan sonra eşim İsviçreli olduğu için oraya taşındım. İsviçre de 3 seneden beri bir şirkette çalışıyorum.

 

İşitme kaybınızı ne zaman ve nasıl oluştu?

Duyan birisi olarak doğmuşum ama 10 aylıkken ateşli hastalık geçirmişim. Sonra annem duymadığımı fark ediyor. Sağ ve sol kulağım olmak üzere %100 bir şekilde işitmemi kaybettim.

 

Rehabilitasyona hemen başladınız mı?

İşitme cihazı kullanıyordum ancak işitme cihazları yeterli olmuyordu. Annem o zamanlar kabin amiri olduğu için bir yurtdışı seyahatinde koklear implant diye bir şey olduğunu öğreniyor. Ailem oradaki doktorlarla konuşarak karar veriyorlar. Ama o zamanlar çocuklar üzerinde koklear implant ameliyatı yapılmıyordu. Ameliyatı bile yokken tabii ki rehabilitasyonda yoktu. Şans eseri annem bir yerde bir sıra bekliyormuş. Ve sıra beklerken biriyle tanışıyor ve konuşuyorlar. Durumumu anlatıyor ve annemin tanıştığı insanda birini tanıdığını söylüyor. Tanıdığı kişi Almanya’da koklear implantlı ve işitme engelli çocuklara nasıl eğitim verilir diye bir eğitim almış. Sonrasında biz Hüseyin Hoca ile tanışıyoruz. Ve ben daha ameliyatı olmadan bizim evimize haftada 3 kere geliyordu. O zamandan ders almaya başlamıştım. Tabii hiç duymadığım için hissettirerek öğretmeye çalışıyordu. Ben ameliyat olacağım zaman her şey yurt dışından geldi, bütün ekipmanlar, doktorlar… benim ameliyatımı alman bir doktor canlı bir şekilde yaptı. Bu ameliyatı bütün doktorlar canlı bir şekilde izledi. Ben o zamanlar daha dört buçuk yaşında bir çocuğum. Ve ameliyat bu şekilde öğreniliyor. Benim ameliyatım başarılı geçince hükümet de koklear implant ameliyatlarına destek vermeye başlıyor. Devlet desteği sayesinde, benim ameliyatımdan sonra bir sürü insan ameliyat olmaya başladı. Sonrasında devamlı eğitim almaya devam ettim. Bu şekilde büyüdüğüm için evcilik gibi oyunlar benim için sıkıcı geliyordu.

 

Aileler bazen koklear implant yaptırmak sakıncalı mı sorusunu çok soruyor. Eskiden kısıtlı bilgiler vardı ama şimdi öyle değil. O kadar çok bilgi ve örnek var ki internette. 3, 4 dil konuşan koklear implantlı sayısı çok fazla. Bu kadar örnek varken ve teknoloji bu kadar ilerlemişken insanların korkması çok garip geliyor.

 

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?

Tabii ki yaşadım. Her ameliyatlı zorluklar yaşayabiliyor. Her zaman duyanlarla birlikte okudum. Her zaman tek işitme sorunu çeken ben vardım. Ben konuşma ve anlama konusunda pek sıkıntı çekmediğim için insanlar benim numara yaptığımı düşünürlerdi. Ben dertlerimi anlattığımda insanlar benim şımarıklık yaptığımı sanırlardı. Ama öyle değildi. Ben teke tek konuşmalarda süper olsam da sınıf gibi kalabalık ortamlarda sorun yaşıyordum. Cihazlarla, normal bir kulak gibi bir sese odaklanıp diğer sesi baskılamamız mümkün değil. Cihaz etraftaki bütün sesleri alıyor. Sorunlarımı anlatmaktan insanlara çok yorulmuştum. İlkokulda tabi ki annem her şeyimle ilgileniyordu. O zamanlar FM sistemi bile yoktu. Son senelerde hocalara anlatmaya başlamıştım kendimi. Derslerde en önde oturuyordum, baya bir ders çalışıyordum. İşitme güçlüğü çektiğim için çok hırslıydım, işitme güçlüğü çekmem benim için bir bahane değildi. Lisedeyken yeni bir yöntem geliştirdim. Arkadaşlarıma kendimi tanıttım her derste. Ve bu şekilde arkadaşlarım bana yardımcı oluyordu.

Ama üniversitede çok zorlandım. Çünkü Koç Üniversitesi çok zordu. Ve gittim ben de en zor bölümü seçtim. Hocalarım nerdeyse hep Amerikalıydı. Dolayısıyla hep İngilizce konuşmak zorundaydık. Benim İngilizcemde bir problem yoktu ama amfilerde ders işlemeye başlayınca sorun oldu çünkü hep bir uğultu oluyordu. O zamanlar hocalarıma mikrofon veriyordum. Öyle olunca daha rahat ettim. Ama sonrasında yetmedi çünkü dersler çok zordu. Dersleri geçmeye çalıştım. Sonrasında erasmus programıyla Avusturalya’ya gittim. Orada 6 ay üniversite okudum. Okurken koklear implant firmasında çalıştım. Kendi kullandığım cihazın üstüne çalışmak ve incelemek beni çok mutlu etmişti. Oraya gittiğimde engelli servis bölümü bana mail attı. Benim işitme kayıplı olduğumu öğrenmişler ve benimle tanışmak istediklerini söylediler. “Nasıl destek olabiliriz öğrenmek istiyoruz” gibi bir mail alınca çok şaşırdım. Çünkü bu zamana kadar kimse sormamıştı bu soruyu. Sonra görüşmeye gittim ve bana ne istediğimi sordular ama benim ne vereceklerine dair en ufak bilgim yoktu. Mini mikrofon, konuşmadan yazıya çeviren klavye ya da işaret dili tercümanı gibi seçenekler sundular. Tercüman dışında diğer ikisini seçtim. Ve sonrasında evden bile dersi dinlemeye başladım.

Türkiye’ye dönünce rektörden bu desteği istedim. Araştırıp gittim, bütçeleri gösterdim. Tamam yaparız dedi ama sonrasında destek veremeyeceğini söyledi. Neden diye sorduğumda, buradaki tek işitme engelli öğrenci benim olduğumu söyledi. Ve “bu kadar zor bir okula bir daha işitme engelli öğrenci geleceğini düşünmüyoruz, sen istisnasın” dedi. Ve mini mikrofonla bir şekilde idare edip mezun oldum. Çok yıpratıcı bir süreçti.

 

Sosyal hayatınız nasıldı?

İmplant takıldığı zaman düzgün konuşmuyordum. Bir tek ailem anlıyordu. İlkokula başladığımda da çok iyi bir konuşmam yoktu. Arkadaşlarım anlamadığı için biraz şaşırıyordum. 7 yaşına kadar mahalle arkadaşlarımla oyunlar oynardık bahçede. Ama okulda sohbet ediliyor vs ve konuşmak gerekiyordu. Teneffüslerde oyunlar oynanıyordu ve arkadaşlarım beni çağırıyordu. Ama ben çok iyi konuşamadığım için bir arkadaş grubum olmuyordu. Sonra hırs yaptım ve 1 sene sonra konuşmam daha iyi oldu. Herkes beni duyunca şaşırdı. Sohbet etmeye başladılar benimle ve grubum oldu. Hep aktiftim, koşu, bale vs. gerçekten bütün takımların içinde vardım. Dans şovları oluyordu, müziği anlamasam bile dans ederdim. O yüzden benim sosyal anlamda çok sıkıntım olmadı. Liseye geçtiğim zaman arkadaşlarımla dışarı çıkmam daha fazlalaştı. Restoran gibi ortamlar çok gürültülü olduğu için anlamak güçleşiyor. Arkadaşlarım beni düşündüğü için çok sıkıntı yaşamadım. Aynı zamanda çevre komitesindeydim. Ve politik konuşmalar yapıyordum. Sadece üniversite çok zor olduğu için orada sosyal hayatıma odaklanamıyordum.

İşitme Engelliler Derneği, İngilizcem olduğu için hep beni yurt dışına yollardı. Toplantılara katıldıkça oradaki bilgileri Türkiye’ye getirmeye çalıştım. Çok fazla yabancı arkadaşım oldu. Eşimle de bu şekilde tanıştım. O da çift taraflı koklear implantlı. Kısacası sosyal hayatımda çok zorlanmadım.

 

Lisede akran zorbalığını gerçekten yaşadım!

Kendinizden bahseder misiniz?

Onur Can Timur ben, işitme engelliler derneği başkan yardımcısıyım. 5 yaşından beri işitme kaybım var. Ateşli hastalık vakumlu doğumum ve kaza. Bunlardan hangisi olduğu bilinmiyor. Ama muhtemelen ateşli hastalık olduğumu düşünüyoruz. Öğretmenim fark etmiş, üçünü dördüncü sınıfta seslendiklerinden dönmüyormuşum. O durumda işitme kaybı var demiş. Böylece dedem hastaneye götürdü. Orada doktor test yaptı, ismimi sordu ve cevapladım. Sonrasından doktor A4 ile dudağını kapatıp soru sormuş ama ben cevap verememiştim. Anlamışlar dudak okuma yaptığımı. Orada hemen işitme kaybı tanısı konuldu. İşitme cihazları kullanmaya başladım. En başlarda orta kayıplıydı ama zaman içinde kaybım ilerledi. 30 yaşında sınıra dayandı, 120-110 desibele dayandı. Bir sabah bakıp cihazdan ses gelmediğimi gördüğümde cihaz bozuldu zannettim ve servise gönderdim. Serviste cihaz çalışıyor bir sorun yok dediler. Sonrasında doktora gittim sınırlara dayanmış dedi. İmplant olmaktan başka çaren yok dedi. Lisede önermelerine rağmen ben implanttan çok korkmuştum. Çeviri yok, sosyal medya yok hiçbir şey yok. Tek işitme engelli öğrenci benim lisede. Ortaokulda bir öğretmenim “Onur’un işitme kaybı var özel okula gönderin” dedi. Ama annem karşı çıktı ve göndermeyeceğim, burada okumasını istiyorum” dedi. Böylelikle rekabet duygusu oluştu, başkalarının önüne geçme duygusu oluştu. Arkadaşlarımın notların faydalanarak yüksek notlar almaya başladım. Yüksek notları almaya başlayınca arkadaşım kıskanıp başka sıraya geçti ve ben tek başıma kaldım. Öyle şeylerle uğraştım ki okulda, etiketlenmeyle, damgalanmayla uğraştım. Onur cihaz kullanıyor diye parmakla gösteriyorlardı. Lisede akran zorbalığını gerçekten yaşadım.

 

Kötü bir şey yaşadınız mı?

Lisede öğretmenler çarşamba sınav yapacaklarını söylüyorlar. Ben duymamıştım bunu ve çarşamba günü geldi. Kitaplarımızı kaldırmamızı söyledi öğretmen, neden kaldırıyoruz diye sordum. Arkadaşlarım sınav var dediğinde sudan çıkmış balığa dönüyorum. Çalışmadan girmek zorunda kalıyorum. Öğretmen bir kere tahtaya yazsa o zaman erişilebilir olmuş olacak. Öğretmenlerde farkındalık yok. En ön sıraya oturtmakla sorun çözülmüyor. İşitme engelli bireylere anlayıp anlamadığı her zaman sorulmalı. FM sistemi gibi anlamayı kolaylaştırıcı yardımcı araçlar kullanılmalı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum ve özellikle amfide çok zorlandım. Ortak dersler olduğu için ve kalabalıktı tabii ki ayrıca tanıdığım kimse de yoktu. Çekiniyordum başkalarının defterlerinin fotokopisini çekmekten. Orada ilk defa bütünlemeye kaldım. Çünkü oradaki hocalar slaytları vermek istemiyorlardı. Sadece sözel olarak anlatıyorlardı ve orada çok zorlandım. İşitme engelliler olarak hayatımız hep mücadeleyle geçti. Bu yüzden bu dernekte işitme engelliler derneği başkan yardımcısı olarak danışmanlık veriyorum. Ameliyat olmak isteyenlere ameliyatın çok basit olduğunu anlatıyorum. Beyin ameliyatından çok korkuluyor genelde ve bununla ilgili yanlış bilinen çok şey var. Zamanında teşhis konulmayan kişiler cihazdan fayda göremiyorlar.

Her şey erişilebilir olmak zorunda. Pandemi olduğunda açıklamalar yapılırken işitme kayıplılar için aslında hiçbir şey yoktu. Dernek olarak imzalar topladık, kurumlara ve medyaya gönderdik. Şartlı mütercim istediğimizi belirttik. Ondan sonra sağ köşede tercümanlar çıkmaya başladı. Biz bu dernekte atölyeler yapıyoruz, tüketici hakları anlatıyoruz, dayanışmayı arttırmaya çalışıyoruz. İşaret dili kullanan, biyonik kulak kullanan kimseyi ayırmıyoruz. İşitme kayıpları ne olursa olsun hizmet vermeye çalışıyoruz. Herkese kapımız açık burada, işitme kayıplı olmasına gerek yok. Öğretmenler, odyologlar, işaret dili eğitmenleri ve gönülleri her zaman bekliyoruz. Geçenlerde buraya 13 kişi geldi ve drama eğitimi aldılar. Drama eğitmeni eşliğinde atölye çalışmaları yaptılar. Burada 15 kişilik seminer salonumuz var. İndüksiyon sistemiz var ve bu indüksiyon döngü sistemi gürültülü yerlerde daha iyi anlamanızı sağlıyor. Ben bunu Gayrettepe metrosunda denedim. Sistemi çalıştırdığımda sadece konuşmacının sesini duydum ve başka sesleri duymadım. Çok temiz bir ses geliyor bunu kullandığınızda ve anlama artıyor. Seminerlerde, kalabalık yerlerde indüksiyon döngü sistemi kullanılması gerektiğini savunuyorum çünkü oralarda yankı yapıyor ses ve anlamak güçleşiyor. Avrupa da çok yaygın taksilerin tavanlarında bile var. Üniversitelerde kesinlikle olması gerekiyor. FM sistemini kullanmak istemiyor öğretmenler. Oysaki radyasyonu telefonlardan bile düşük ve radyo dalgalarıyla çalışıyor. Yani aslında abarttıkları ve korktukları kadar bir değer değil. Maalesef zorunlu değil FM sistemi takmak biz genelde takılmasını savunuyoruz.

18 yaşındakilerin altında olanlara engelli demiyoruz, özel gereksinimli çocuklar diyoruz. Kavramlar o kadar çok değişiyor ki takip etmek gerekiyor. Burada bütün günceli takip etmeye çalışıyoruz. Derneğin kendi Whatsapp hattı var. Bize yazıyorlar, arıyorlar. Cihaz alamayan çok kişi var. Devletin desteği oluyor ama maalesef cihaz alımına yetmiyor. Bizim de yaptığımız şey eski durumda olan cihazları bize göndermelerini sağlıyoruz. Cihazların bakımını yapıp ihtiyaç sahiplerine ve alamayanlara dilekçe karşılığı yolluyoruz.

Bir projemiz vardı, bahsetmek istiyorum. Sivil toplum gelişimi tarafından desteklenen “Birlikte” diye projemiz vardı. Bu proje kapsamında Türkiye’nin her yerinden 400 dernek başvurdu. Destek hakkını sadece 42 dernek hak kazandı. 2 yıl boyunca kurumsal olarak desteklendik. Kiramız, kurumsal giderlerimiz desteklendi. İşitme engelli dernek olarak sadece biz vardık. Türkiye’de erişilebilir broşürü ilk biz yaptık. Broşürdeki kare kodu okuttuğunuzda tercüman video çıkıyor.

Eskisi gibi duyuyorum!

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Ziya, kurumsal bir firmada çalışıyorum, 35 yaşındayım. 2007 de işitme cihazı takmaya başladım ama ondan öncesinde duyuyordum. Menenjit geçirdim, 3 gün şiddetli bir baş ağrısıyla yaşadım. Hastaneye gittim bir şey yok dediler ama sonra menenjit kulağıma vurdu. Ve şu an yine de eskisi gibi duyuyorum. Cihaz yokken duyduğum için arada bir fark varsa anlayabiliyorum. Ama dediğim gibi hiçbir fark yok. Tek bir problem gürültü ortamlarda sesleri bazen ayırt edememem. Telefonlar sorun olabiliyor. Ama onun haricinde çok sorunum yok.

 

İşitme kaybınızı nasıl fark ettiniz?

2007 de menenjit tanısı konuldu. Sonrasında da konuşmama vurmaya başlayınca acil ameliyat olmam gerekiyordu. Sonra Çapa’da ameliyat oldum ve cihazım takıldı.

 

Rehabilitasyon süreciniz oldu mu?

Evet, 1 sene boyunca gittim. Testler yapılıyordu, ilk öncesinde seslerin nerden geldiğini bile anlayamıyordum ama öğrendikçe ve devam ettikçe daha iyi duymaya başladım.

 

Sosyal ortamlarda problem yaşadınız mı?

İlk bir sene psikolojik anlamda çok yoruldum. Duymuyorsunuz ve dışarı çıkmak isteseniz bile çıkarmıyorsunuz, çok zor. Cihazı aldıktan sonra 6 ay gibi bir süreçte yine bana eşlik ettiler. Şu an tek başıma her yere gidip gelebiliyorum.

 

İmplant ameliyatı öncesi ve sonrası nasıldı?

İlk implanttan önce hiç duymuyordum. Cihazı şu an çıkarsam hiç duymam. İlk başta taktığımda baş ağrılarım oluyordu ve hiçbir şey duymamıştım. Hatta 2 gün takmadım ama sonrasında buna alışmam gerekti. Kendimi zorlayarak takmaya başladım. Şükürler olsun ki şu an rahatım.

 

 

Bir çocuğa ilk önce her şeyi duyması gerekmediğini öğretmek gerekiyor!

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Onur, 29 yaşımdayım. Ankara Üniversitesi biyoloji bölümünden mezun oldum. Yüksek lisansımı yaparken KPSS ile Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na atandım. Bir yandan da doktoram devam ediyor.

 

İşitme kaybınız ne zaman teşhis edildi?

Dünyaya geldiğimde duyduğumu söylüyorlar. Yani doğuştan olmadığını söylene ailemden çok kişi var. Bir buçuk yaşındayken fark ediliyor. Herkesin farklı bir hikayesi var ama benim de hikayem şöyle; teyzem bir gün oyuncak almış bana, sesli bir oyuncakmış. Ve oyuncaktan da çok ses geliyormuş. Yeğenim o oyuncağa çok tepki verirken ben vermemişim. Bu şekilde anlaşılmış ve doktora götürmüşler. Doktor da ileri derece de işitme kaybım olduğu anlaşılmış. Ve cihaz kullanmam gerektiğini söylenmiş. Çok sık ateşlenirmişim, menenjitten olabilir demişlerdi ama yine de kesin bir sonuç yok. Çünkü ailede başka bir örnek yok.

 

Kaç sene işitme cihazı kullandınız?

2003 de ameliyat oldum. Yaklaşık 15 sene kulak arkası işitme cihazı kullandım. 2013 yılında koklear implant denilen bir ameliyatın olduğunu öğrendim. Ameliyatın daha iyi olduğunu duymuştum. O zaman 5. sınıfa gidiyordum. Hacettepe Üniversitesi’nde görüşmeler yapılmış ve bu ameliyatı olmam gerektiği söylenmiş. Sonrasında ben ameliyatı oldum ve iyi ki de oldum. Hem konuşma anlamında hem dinleme anlamında çok yol kat ettim. Çok faydasını gördüm.

 

Ameliyat süreciniz nasıldı, neler yaşadınız?

Çok da küçük sayılmazdım ama ameliyatta çok da sorun yaşamadım. O zaman ameliyat bir buçuk saatti ama şimdi daha da kısalmış. 2 gün gibi bir süre hastanede kaldım. Sonrasında çok kolay bir şekilde uyum sağladım. Ameliyattan sonra bazı çıkaramadığım sesler oldu. Bunlarla ilgili eğitim aldım. Ondan sonra da normal bir şekilde eğitimime devam etmiştim. Eğitim de bana sesli bir şekilde kitap okutturuyorlardı. Yanlış bir şey olduğunda onun doğrusunu öğreniyordum. Gerçekten çok çalıştım kelimeleri doğru telaffuz edebilmek için, başka bir şeye bu kadar çok çalıştığımı hatırlamıyorum. Çünkü diksiyonumu düzeltmek gerçekten çok istiyordum. Başardığımı da düşünüyorum. Ailem beni evde bile çalıştırıyorlardı. Bu tür ameliyat olacaklar için mutlaka rehabilitasyon süreci görülmeli. Sadece konuşma ve terapiden ibaret bir şey değil bu eğitim. Her şeyi öğrendiğimiz bir eğitim. Sonradan kaybeden bir sürü insan var ve buna alışmaları gerekiyor.

 

Sosyal çevrenizde sıkıntılar yaşadınız mı?

Bu konuda farklı bir çocuktum diyebilirim çünkü aile bağları kuvvetli biriydim. O yüzden sosyal anlamda sıkıntılar çekmedim. Mahalle okulunda okuduğum için arkadaşlarım zaten çocukluktan beri tanıdığım arkadaşlarımdı. Tabii ki zorlandığım zamanlar oldu özellikle bir konuşma ortamında dörtten fazla kişi varsa ben orda yoktum gibi bir şey oluyordu. Maalesef işitme kayıplı olan çocukların bir tık daha kendini geliştirmesi gerekiyor. Biz bir ortama girdiğimiz zaman ortamın frekansını bir almamız gerekiyor. Çünkü ortamı yüzde yüz anlayamadığımız için ayrı olarak kültürümüzü geliştirmemiz şart. Okuma, film gibi etkinliklerin içinde bulunmamız gerekiyor. Dediğim gibi sosyal ortamlarda çok fazla sıkıntı yaşamadım.

 

 

Eğitim hayatınızda sıkıntılar yaşadınız mı?

Zorluk konusu, benim kendi zorluklarım aslında, daha çok kendi içimde sıkıntılar yaşadım. Bir yandan da diğerlerinin rahatlığı benim çaba sarf etmemi gerektiriyordu. Örnek vermem gerekirse, bir çocuk en arka sırada oturuyordu. Sadece sağına soluna bakarak hocanın söylediği bütün kelimeleri anlıyor. Ama benim hocayı pür dikkat dinlemem gerekiyor. Bütün dikkatimi oraya vermem gerekiyor. Bizlerin normal duyan bir çocuktan 2 veya 3 kat daha fazla enerji harcamamız gerekiyor. Enerjiyi fiziksel olarak değil de zihinsel olarak harcıyorsunuz. Çünkü anlamakla duymak çok farklı şeyler. Bir sesi tamamen alıyor olmam yüzde yüz o sesi anlamam anlamına gelmiyor. Tabii bu normal duyan insanlar içinde geçerli. O yüzden lise yıllarında çok zorlanmıştım. Ben fen lisesi mezunuyum, en önde oturuyordum ve hocanın her dediğini anlamaya çalışıyordum. Sanki her şeyi anlamam gerekiyormuş ama anlayamazsam kendi eksikliğim gibi hissediyordum. Mesela ben bir şeyi duymadığım zaman benden kaynaklı olduğunu düşünüyorum ama aslında karşı taraftan da kaynaklı olabiliyor. Ama o “ben duymadım, duyamadım, duyamayacak mıyım?” sorularıyla kendi içinizde savaşıyorsunuz. Bu yaşıma gelmeme rağmen hala bu durum oluyor.

 

Bir gün doktora dersindeyim ve önemli bir konu işleniyordu. Konu bittikten sonra bilgisayara iki farklı görüntü yansıttı. Birisi A olsun birisi B. Ama ben hangisinin A hangisinin B olduğunu anlayamadım. Zannediyorum ki ben duyamadığım için anlayamıyorum. Hemen arkadaşıma sordum hangisi diye. Arkadaşım “ben de anlamadım bir soralım” dedi. Solumdaki arkadaşıma sordum ama o da anlayamamış. Hiç kimsenin anlamadığını görünce el kaldırıp hocaya sordum. Ve tepkisi “aa evet bundan bahsetmedik” oldu. Yani şunu demek istiyorum, bir çocuğa ilk önce her şeyi duyması gerekmediğini öğretmek gerekiyor. Gerek yok, anlamadığı zaman sorsun. Belki derste ben sormasam hiçbirimiz öğrenemeyecekti.

 

Koklear implantı ilk taktığınız gün nasıl hissettiniz?

Duyduğum ses değil gürültüydü. Kaba bir gürültü duydum, fazla yüksekti. Ama hoşuma giden bir şey vardı, ses yapay değildi. Hani ormana gidersiniz de cırcır böcekleri öter ve rahatsız olursunuz ama aslında o ses doğaldır, işte tam olarak bu! Zaman geçtikçe alışmaya başladım. İlk etapta annem ve babamın sesi bile çok yakındı. Sonrasında her şeyin sesi ayrışmaya başladı. Tabii o zamanlar çok dışarı çıktım, kendimi çok sese maruz bıraktım, çok fazla insanla tanıştım. Cihazımı hep taktım, kendimi zorladım diyebilirim. Türkçe dublajlı filmleri anlayamıyordum sonrasında anlamaya başladım. Yurtdışına çıktım, zorlandım ama arkadaşım sayesinde telefonla bile konuşmaya başladım. Yazışmayı bıraktım ve zorlansam da hep insanları aramaya başladım. Şimdi o kadar alıştım ki hiçbir sorun olmadan telefonla konuşuyorum.

 

Hayatınızda dönüm noktam dediğiniz bir şey var mı?

Var aslında! Birincisi cihazı taktığım zaman. İkinci enteresan olay ise biliyorsunuz koklear implantlar çok gelişti. Hatta son çıkan cihaz normal insan duymasından bile daha iyi duymaya başladı. Öncesinde farklı bir marka kullanıyordum şimdi Kanso markasını kullanıyorum. Ve ikinci dönüm noktam bu cihaza geçmem oldu. Bu benim üçüncü cihazım gerçekten birinci cihazıma göre çok daha iyi. Bu cihaz etrafta farklı sesler olsa da bir insan konuştuğu zaman insan sesi frekansını ayarlayıp sadece ona odaklanıyor. Gerçekten bu müthiş bir olay! Hatta gürültülü ortamlarda annem cep telefonunu bana veriyor. Teke tek konuşmaları normal kulaklara göre daha iyi anlıyorum. Çünkü çevresel bütün sesleri ayrıştırıp sadece insan sesini odak alıyor. İlk taktığımda hiçbir şeyi duymuyor gibiydim ve 2 hafta alışmaya çalıştım. Fark ettim ki cihaz duymam gerekenleri veriyormuş.

Bir çocuğun mutlaka 6 yaşına kadar bilişsel beceri dediğimiz olayı gerçekleştirmesi gerekiyor. Bilişsel beceresini geliştirmiş bir çocuk her şeyi yapabilir seviyeye gelir. Ben 6 yaşından önce işitmemi kaybetmiş olmama rağmen bilişsel becerimi geliştirdim. Gelişmeyen birey 40 yaşında gelse de çocukla konuşuyormuşsunuz gibi olur.

İlk duyduğum ses kuş sesiydi!

Kendinizi biraz tanıtır mısınız?

2000 doğumluyum, işitme engelim doğuştan ama 6 aylıkken fark edildi. İmplant ameliyatını 6 yaşında oldum. Aslında çok geç oldum ve ameliyat olurken de yabancı bir doktor, ilk kez büyük yaşta benim ameliyat olduğumu söyledi. Aslında denek olarak girmişim ameliyata. Ameliyat olduktan sonra disiplinli bir şekilde sürekli olarak eğitim aldım. Ve sosyalleşmek için işitme engelliler olarak bir grup oluşturup dans gösterileri yapmaya başladık. Radyo televizyon, sosyolojiyi ve bilgisayara programcılığını açıktan okuyorum. Okumayı çok seviyorum. Ne kadar öğrenirsem kendimi o kadar öz güvenli hissediyorum.

 

Ne zaman rehabilitasyona başladınız?

3 yaşında başladım ama işitme cihazı kullanıyordum. 6 yaşında implant kullanmaya başladım. 17 yaşında ikinci ameliyatımı oldum yani çift implantım var. 3 yaşından üniversiteye kadar rehabilitasyona gittim. Orayı evim olarak gördüm. Mersin de tek bir işitme engelli okulu var. Ama rehabilitasyon merkez gibi düşünebilirsiniz. Ve bizim okulumuzun tek bir kuralı vardı, işaret dili kullanmak yasak. Konuşma terapisti ve aile eğitimi alıyorduk. Söyleyemediğimiz kelimeleri, cümleleri bize çalıştırırlardı. Sosyalleşmek içinse dans ederdik. Bir arkadaşım konuşmayı ve cihaz kullanmayı sevmiyordu. Önceleri çok utangaçtı ve dans etmek istemiyordu. Sonrasında kendi de alışıp açılmaya başladı. Bunları görünce sosyalleşmenin faydalı bir şey olduğunu fark ettik. Farklı bir arkadaşım da hiç dışarı çıkmayan biriymiş. Denizi görmeyen, giyinmeyi bilmeyen 24 yaşında bir kız. Okula getirdiler onu ve biz de gezdirmeye çıkartmak istedik. Ayakkabısını havaya kaldırıp giymeye çalışıyordu. Çoğu kez işitme engellileri zihinsel engelliymiş gibi muamele ediyorlar. Burada da bu örneği görmüş oldum. Sonrasında ailesiyle konuşunca, nasıl öğreteceğiz gibi tepkiler aldık. Kesinlikle aile eğitimi çok çok önemli. Ailelerin bilinçlenmesi ve işitme engelli çocuklarına zihinsel engelli gibi davranmamaları gerekiyor.

Annem bazı şeylere izin vermezdi ve karşı çıkardı. Öğretmenlerim, annemi de öğrenciymiş gibi karşısına alır ona da eğitim verirlerdi. Bireysel, psikolojik ve sosyal eğitimler veriliyordu.

 

Sosyal çevreniz nasıldı?

Ortaokula kadar işitme engelli olduğumu fark etmemiştim. Dışlanıyordum ama farkında değildim. Herkes bana neden böyle konuşuyorsun, neden bizi duymuyorsun gibi sorular soruyordu. Ve o zaman farklı bir insan olduğumu fark ettim. En sevdiğim matematik dersiydi. Nedeni ise matematik daha görsel bir ders ve konuşmaya çok ihtiyaç yoktu. Matematikte devamlı 100 alırdım. Arkadaşlarım, öğretmenin ek puan verdiğini düşünürdü ve beni suçlarlardı. Ama aslında ben bütün gece çalışırdım. Bir gün beni öğretmenim tahtaya kaldırdı, problem çözdürüp oturttu. Kendimi gösterince arkadaşlarım da bana inanmaya başladı. Liseye geçince işitme engelli olduğumu tamamen kabullendim. Lise de hep sorgulamıştım kendimi, neden ben, neden benim engelim var? Ama liseye geçince annem, tek başıma savaşmamı istedi. Tek başıma ayaklarımın üzerinde durmamı istedi. Ve liseye kabullenerek gittim ve işitme engelli olduğumu söyledim. Ve herkes gayet tebessümle ve beni yargılamadan kabul ettiler. Zaman geçtikçe insanların merak ettiğini ve sormak istediğini fark ettim. Ama ben adım atmadığımda onların geri çekildiğini gördüm.

Çevremde, okulumda en cesur olan ve atılgan olan bendim. Kendimle ilgili sürekli espri yapardım, rahattım. Arkadaşlarımın merakını gidermek için cihazımı çıkarıp arkadaşlarıma gösterirdim. Ondan sonra zaten cihaza bakma olayı duruyor. Çünkü bu durum normalleşiyor. Sert tepki vermemek gerekiyor karşıya tarafa, bu şekilde hayata bakmaya karar verdim ve böyle daha mutlu hissettim.

 

Ameliyat sonrası neler yaşadınız?

İlk duyduğum ses kuş sesiydi. Ameliyat vakti geldiğinde beni yalnız bıraktığı için anneme kızmıştım. İkinci implantım takıldığında çok değişikti. Takıldığı gün sesleri ayırt etmeye başladım ve iki implant gerçekten çok farklıymış. İkinciyi taktıktan sonra aslında tamamen sıfırdan başlanıyor. İki kere aynı şey yaşanıyor diyebilirim.

 

Karate benim hayatımı değiştirdi!

Kendinizi tanıtır mısınız?

2001 doğumluyum. Yaklaşık 9 yaşında karateye başladım. Bir kaza geçirdim ve 1 sene ara verdim. Sonrasında devam ettim. Yaklaşık 12 yıldır işitme engelliler karatede devam ediyorum. 2019’da milli sporcu oldum. Derecelerim var, Avrupa üçüncüsü olmuştum. Türkiye derecelerim de var.

 

İşitme kaybınız nasıl başladı?

3 yaşımda yüksek ateşten dolayı ameliyat geçirdim. 5 yaşında annem fark ediyor ve hastaneye gidiyoruz. Hastanede 2 kulağımda da işitme kaybı olduğu tespit ediliyor. Cihaz verdiklerinde ben alışamadığım için kullanmamışım. Sürekli kulağımdan atıyormuşum. Karateye başladıktan sonra duymadığım için zorunlu bir şekilde takmaya başladım. İşitme cihazı taktıktan sonra arkadaşlarım alay etmeye başlamıştı benimle.

 

İşitme kaybınız oluştuğunda rehabilitasyona başladınız mı?

Evet gitmiştim ama çok hatırlamıyorum.

 

Eğitim hayatınız nasıl geçti?

Lise hayatım çok zor geçti. Anlaşamıyordum arkadaşlarımla, anlamıyordum. Çok zor arkadaşlık kurdum. Sürekli dalga geçiyorlardı. Özellikle ortaokul hayatım çok zor geçti. Ön sırada oturuyordum ve hocam yüksek sesli konuşuyordu. Cihazların teknolojisi geliştikçe çok şükür ki iyi duymaya başladım ama o zamanlar okula bile gitmek istemiyordum. Arkadaşlarımın bazıları benimle çok kavga ederdi. Bu benim için çok zor bir süreçti.

 

Sosyal aktivitelerde sıkıntı yaşıyor musunuz?

Hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Sinemaya, konserlere, tiyatroya gidiyorum. Hiçbir yerden geri kalmamaya çalışıyorum. Her şeyi rahat bir şekilde yapıyorum. Annem beni bu süreçte hep destekledi. Hep benim yanımda oldu.

 

Hayatınızın dönüm noktası nedir?

Hayatıma renk katan şey karateydi! Karate benim hayatımı değiştirdi! Karateye başladım ve hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ettim. Çok büyük yardımcıydı benim için.

 

İşitme kayıplı bireylere vereceğiniz tavsiyeler var mı?

9 veya 10 yaşında işitme kayıplı bireyler varsa spor yapması çok önemli. Hayatını kökten değiştirmesi için çok büyük bir şans.

 

 

Dönüm noktam ameliyat olmam ve yeni sesler duymam!

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Bengü Küçük. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü okuyorum. Ankara’da staj yapıyorum.

 

İşitme kaybınız ne zaman başladı ve kim fark etti?

Annem fark etti. Aslında 1 yaşında beni doktora götürmüşler. Doktor: “çocuk konuşmuyor olabilir, bir sorun yok” demiş. Ama annem işitmememden şüphelenmiş. Ben 2 yaşındayken hala konuşmuyormuşum. Yeniden beni hastaneye götürmüşler. O zamanlar işitme testi yaygın değilmiş.  2 yaşındayken de sağır olduğum fark edilmiş. 2 yaşında işitme cihazı kullanmaya başladım. Rehabilitasyon sürecine başladım. Kelimeleri, hayvanları vs. öğrendim.

 

Okul hayatınız nasıldı?

Benim erkek ikizim var. O duyabiliyor ama ben prematüre doğdum. İlkokula ikimiz birlikte başladık. Kardeşim bana çok yardımcı oluyordu. Ayrıca annem de öğretmen. Tabii ki o da çok yardımcı oluyordu. Ailem sayesinde buralara kadar geldim.

 

İyi veya kötü bir anınızı anlatır mısınız?

İşitme cihazımı saçımla hep kapatırdım ve “küpe” derdim arkadaşlarıma, “tek bende var” derdim. Onun dışında farklı bir şey yaşamadım. Ama o zamanlar pek normal hissedemedim. Bazı ortamlarda sesleri takip edemiyorum. Arkadaşlarım konuşunca bazı şeyleri kaçırınca ortamdan uzaklaşılıyordum. O yüzden sosyalleşemiyordum ve dışlanmış hissedebiliyordum. Üniversitede hocam bana soru sormuştu ve ben anlamamıştım. Hocam da “o zaman dinleseydin” diye kızmıştı. Sorun da zaten duyamamamdı.

 

Koklear implant ameliyatı düşündünüz mü?

Geçen yaz ameliyat oldum. Bir kulağımda işitme cihazı var, bir tarafım ise ameliyatlı. Biraz zorlu bir süreçti ama alıştım. Sesleri algılamak zordu başta benim için ama yine de şu an çok mutluyum. Hiç duymadığım sesleri duyuyorum; kuş seslerini, karga seslerini duyabiliyorum.

 

Ameliyat olmaya nasıl karar verdiniz?

Bu ameliyatı aslında bize önermemişlerdi. En başından beri benimle ilgilenen ve benim her şeyimi bilen bir odyoloğum vardı. Son zamanlarda işitme kaybım ilerlemişti ve sözleri çok fazla tekrar ettiriyordum. Aslında 2 sene önce bu ameliyatı önermişti doktorum ama o zaman emin olamamıştık. Sonra pandemi döneminde kaybım ilerleyince ve iş hayatım kolay olsun diye ameliyat olmaya karar verdim.

 

Kalabalık ortamlarda zorlandığınız oluyor mu?

Evet arkadaşlarımla konuşurken bazen anlamıyorum. Sinemalarda altyazı olmasını çok istiyorum. İnsanların normal tonda ve tane tane konuşması benim için çok fark yaratıyor.

 

Koklear implantı ilk taktığınız gün kendinizi nasıl hissettiniz?

Çok korktum. İlk başta işkence gibiydi. Sesler kafamda ağrı yapıyordu. Normal ses duyamıyordum, hep bir uğultu sesi gibiydi. Sonrasında alışmaya başladım seslere. Ama özellikle deneme testlerinde takmak istemiyordum gerçekten. Her şeyi duymak çok da önemli değilmiş. Sessizlik bazen o kadar güzel ki. Sessizliğin bazen daha önemli olduğunu düşünüyorum.

 

Şarkı dinleme konusunda ne gibi değişiklikler oldu?

Zaten ben normalde de dinleyemiyordum. Çünkü hem şarkı sözleri hem de müziğin birlikte olması ve ikisinin bir araya girmesi çok zorlu. Hiç anlamıyordum sözleri ama koklear implant ameliyat sonrası dinliyorum. Yavaş yavaş anlamaya başladım.

 

Önceden yapamadığınız ama ameliyattan sonra yaptığınız bir şey var mı?

Telefonla konuşmak! Telefonla konuşamıyordum ama şu anda telefonda konuşabiliyorum. Müzik dinlemek de aynı şekilde, onu da hallediyorum yavaş yavaş.

 

Rehabilitasyonda neler yaptınız?

Bazı kelimeleri ayırt etmeyi öğrendim. Hayvanlar, eşyalar, kıyafetler, mevsimler… O tarz alıştırmalar yaptım. Ses deneyleri vardı, üç harfli birbirine benzeyen kelimeleri ayırt ediyordum. Rehabilitasyon sürecinin çok faydası oldu. Bence kesinlikle başlanması gerekiyor. Bu süreç tek başına halledilebilen bir süreç değil.

 

Hayatınızda dönüm noktası diyebileceğiniz bir süreç var mı?

Dönüm noktam ameliyat olmam ve yeni sesler duymam.

 

Sosyal yaşamda değişmesini istediğiniz ya da farkındalık yaratılmasını istediğiniz şeyler var mı?

Sinemaya gittiğimde anlamak çok isterdim. Toplu taşımada şoförlerin ne söylediğini anlamıyorum. Özellikle kasalarda bir şey öderken bazen anlayamıyorum.

 

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İşitme cihazı ya da koklear implant arasında bir seçim yapmak gerekirse ben koklear implantı tercih ederim. Çünkü implantta sesler daha doğal geliyor. Ama işitme cihazında sesler daha robotik geliyor.

 

 

İnsanlara işaret dilini kullanmak yerine konuşmaya teşvik etmek gerekiyor.

Kendinizden bahseder misiniz?

37 yaşındayım, 2 buçuk yaşında işitme kaybım olduğunu ve konuşmamın ilerlemediğini fark etmişler. Seslere çok tepki vermediğim fark edilince Ankara Hacettepe’ye götürüyorlar. Orada da %50 işitme kayıplı olduğum ortaya çıkıyor ve işitme cihazı takmaya başlıyorum. Yakın çevremde kimse işitme cihazı takmadığı için haliyle ben de takmak istememişim. Ailemden bir kişi işaret diliyle konuştuğu ve benim de kolayıma geldiği için ben de işaret diliyle konuşmaya başlamışım. Ama ailem çok bilinçliydi, yine de beni hastaneye götürdüler. Doktorum eğitim almam gerektiğini, ancak bu şekilde daha iyiye gideceğimi söylemiş. Bu yüzden babam da tayinini Ankara’ya aldırdı ve biz taşınmış olduk. Ben 14 yıl boyunca her gün eğitim aldım. Normal şartlarda devlet belli bir seans ödeme yapıyor ama ailem ekstra işlerde çalışarak her gün eğitim almamı sağladıl ve ben bu şekilde konuşabilir ve duyabilir hale geldim. Ortaokul ve liseyi Ankara’ da okudum, daha sonrasında İstanbul’a geldim.

Bizim sorunumuz sadece konuşmak ve duymakla bitmiyor. Diğer bir kaybımız ise anlamlandırma. Cümleleri anlamlandırmak da bizim için zor. Bu yüzden bol bol kitap okumak gerekiyor. Cümlelerin ne anlama geldiğini kendi içimizde düşünmek, ayrıca bunu başkasıyla da değerlendirmek gerekiyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra hemen çalışmaya başladım. Çalışma hevesim vardı ve kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyordum. Sonrasında evlendim. Şu an 12 buçuk yaşında bir oğlum var. Bir buçuk sene önce de oğlumun babasıyla ayrıldım.

 

Eğitim hayatınızda işitme kaybınızla alakalı zorlandığınız şeyler var mıydı?

İlkokulda hep en önde oturuyordum, lisede çok sıkıntı yaşadım. O zaman öğrencilerin boyuna göre daha uzundum ve daha iyi duyabilmek için en öne oturmak zorundaydım. Arka sıradaki arkadaşlarım benim boyumdan dolayı tahtayı göremiyorlardı. Bana karşı kötü şeyler söylüyorlar ve beni dışlıyorlardı. Hocalar sıraların arasında dolaşırken bazen duyamıyordum. Hocalar bazen cümleleri hızlı söylediğinde kaçırabiliyordum. Yanımdaki arkadaşımdan destek alıyordum. Üniversiteye başladığımda birinci ya da ikinci sıraya oturuyordum ve arkadaşlarımdan da destek alıyordum. Lisede yaşadığım travmalar nedeniyle gerçekten psikolojim çok bozulmuştu. Üniversitede aynı şeyleri yaşamak istemiyordum ve gerçekten arkadaşlarım sayesinde bu süreci kolaylıkla atlattım. İş hayatıma gelirsek, o zamanlar tabii ki telefonlar parazit yaptığı için çok sağlıklı bir iletişim olmuyordu ama şu an teknolojinin ilerlemesiyle birlikte konuşmalar işitme cihazıma geliyor ve rahatlıkla konuşabiliyorum. Bu benim için çok büyük bir artıydı çünkü devamlı telefonla destek vermek zorundaydım. İş yerinde de anlamadığım zamanlarda destek veriyorlardı, çok sıkıntı yaşamadım.

 

Erişilebilirlik hakkında neler söylemek istersiniz?

Netflix sayesinde altyazılı şeyler izleyebiliyorum. Bilmediğim ya da hiç duymadığım kelimeleri anlamakta güçlük çekiyorum. Filmlerde ya da dizilerde hem dinliyorum hem de altyazıyı okuyorum, bu benim için daha iyi oluyor. Zaten şu anda çoğu müzikte ve kliplerde altyazı var ama hepsinde olması gerektiğini düşünüyorum. Bir şeyler ezberlemek zor oluyor benim için o yüzden müziklerin hepsinin alt yazısının kesinlikle olması gerekiyor. Özellikle toplu taşımalardan biri olan Marmaray’da çok zorlanıyorum. Hiç alakası olmayan ve anlaşılmayan durak isimleri var.

 

Hayatınızda “dönüm noktam” dediğiniz bir anınız var mı?

Bahsettiğim, telefonumla bağlantı kuran cihazlar benim dönüm noktam. Hayatımı kurtardı, daha kaliteli ve rahat iletişim kuruyorum. Bunun dışında lisedeyken bir kere radyoya çıkmıştım, sunuculuk yapmıştım. Bunlar beni mutlu eden ve özgüvenimi yükselten şeylerdi. Elimden geldiğince insanlara destek olmaya çalışıyorum. İnsanları, işaret dilini kullanmak yerine konuşmaya teşvik etmek gerekiyor. Benim amacım, benim gibi olanların işitme cihazıyla duyabiliyorken biraz daha çabalayıp duymalarını ve konuşmalarını sağlamak.

Erkekler ergenliğe girdikten sonra biraz daha içe kapanık oluyorlar. Cihazlarını kapatamama gibi bir durum olduğu için evlerine kapanmayı tercih ediyorlar.  Bende insanları sosyalleştirmek için bir proje başlattım. Önce evlerden başladım. 15 günde bir, her birimizin evinde buluşacağız dedik. Yaklaşık 11 kişi hep buluşuyorduk. Sonrasında da artık dışarı çıkmaya başladık. Zorlansalar da sosyalleşmeye devam ettik.

 

 

Hocanın tepkisi “senin işitme engelli olman beni ilgilendirmez, erken gel öne otur” oldu.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Mustafa Bici, Çorumluyum, Ankara’da doğdum, İstanbul’da büyüdüm. Sakarya Üniversitesi’nden mezun oldum.

 

İşitme kaybınızı ilk ne zaman ve nasıl keşfettiniz?

Ben doğuştan işitme engelliyim. 8 aylıkken kesin tanı konulmuş. Annem zaten doğar doğmaz anlamış çünkü ablam da işitme engelli. 8 aylıkken 4 buçuk yaşına kadar iki kulağım için de işitme cihazı kullanmışım. Zaten 8 aylıktan itibaren özel eğitime gitmeye başlamışım. O zamanlar söyleyebildiğim kelimeler on taneyi geçmez. Annem de bunun bir çözümü olmalı demiş. Annem doktorla görüşmeye başlamış ve “koklear implant yapılması gerekiyor, onun dışında duyamaz” demiş. Karar verilmiş ve 4 buçuk yaşında yani 1999 yılında ameliyat olmuşum. Olduktan sonra farklı bir özel eğitim almışım. 7 yaşına kadar özel eğitime devam ettim ve sonrasında okula başladım.

 

Özel eğitimlerde neler yapıyordunuz, şu anda devam ettiğiniz ya da yaptığınız etkinlikler var mı?

Grup halinde 4-5 kişi oluyorduk ve bize resim gösteriliyordu. Onun ne olduğunu çıkarmaya çalışıyorduk. Başka bir yerde de birebir bir şekilde sohbet ediyorduk. Bir yandan da okuyup, okuduğumu anlamaya yönelik alıştırmalar yapıyordum. Güzel konuşmaya yönelik eğitimler aldım daha çok. Ben şu an mühendisim ve insanlarla çok iç içeyim ve bu meslekte, dinlediğim her şeyi doğru anlamak zorundayım. Yanlış anlama gibi bir lüksüm yok.  Sürekli bunu yapmaya çalıştığım için çok daha iyiyim anlama konusunda. Kendimi üniversitede okurken başkalarını anlamaya çalışmak için çok zorlamıştım ve zorladıkça anlamam daha da iyi oldu.

 

Öğrenim hayatınız nasıl etkilendi?

İlkokulda okurken ikinci sınıf çok güzeldi. Derste anlayamadığım, geride kaldığım zamanlar çok oluyordu. Eve gelip yemeğimi yiyip öğretmenimin evine gidiyordum. Eksik kaldığım yerlerde bana yardımcı oluyordu. Böylece yeniden arkadaşlarımın seviyesine geliyordum. O öğretmenim hep ders verdi bana. Yapmak zorunda değildi ama bunu gönülden yaptı. Sağ olsun çok güzel eğitim aldım. Sonrasında üçüncü sınıfta İstanbul’a geldim, çok kötüydü. Hiç ilgili bir hocam yoktu ve ben geride kaldım. Dördüncü sınıfta ise bazı hocalarım iyiydi bazıları ise destek olmuyordu ve ben dördüncü sınıfta iyice tembel olmuştum. Hiç ders çalışmıyordum, bisiklet sürüyordum, oyun oynuyordum. Derslerim hep düşüktü. Amcam akademisyendi ve bir yaz tatilinde onlara gittik.  Beni zorluyordu, devamlı elimi çalıştırmamı istedi. Sıkılsam da hep beni zorluyordu. 1 ay boyunca çok güzel eğitim aldım. Sonrasında okul başladı. İlk matematik sınavından 85 almıştım. Hiç kimse bana inanmadı, “Sen kopya çektin” dediler. Ama öğretmen sağ olsun inandı bana ve ben bundan sonra devamlı yükselişe geçtim. İlk defa sekizinci sınıfta teşekkür aldım. Üniversite hayatım da iyiydi. Hem çalışıyordum, hem okuyordum. Günde 15 saat dışarda kalıyordum. Sonrasında DGS ile Sakarya Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazandım. Bu bölümü okurken çok zorlandım çünkü hocaların pek umurunda değildi. İki hafta okula gidememiştim, sonrasında gittiğimde de ders çok ağır olduğu için anlamamıştım. Ben de telefona bakıyordum. Ders arasında hocanın yanına gittim, kendimi tanıttım. Hocanın tepkisi “Senin işitme engelli olman beni ilgilendirmez, erken gel öne otur” oldu ve ben o derse daha hiç girmedim. Bazı hocalar da ilgili değildi, umurlarında değildi ama bazıları çok destek oluyorlardı. Eğitim hayatımda iniş ve çıkışlar oldu ama başardığımı hissediyorum.

 

Cihaza nasıl başladınız?

Cihazımı istemiyordum o zamanlar, hep çıkarmak istiyordum. Bir zamanlar walkman kadar büyük bir cihaz vardı ve ben onu tam 10 sene kullandım. O cihazı çıkarıp ısırıyormuşum kullanmak istemediğim için. Annem “Isırma” dermiş o zamanlar. 6 aydan sonra alışmışım.

 

Yurtdışı serüveniniz nasıl geçti?

2008-2016 yılında hiç işitme kayıplı arkadaşım yoktu. Sonra yalnız kaldığımı hissettim ve benim gibi insanlar var mı diye arayışa girdim. Facebook sayesinde bir kahvaltı olacağını öğrendim. Oraya tek başıma gittim. Ece Saygın ile sohbet etmeye başladık. Havadan sudan konuşurken bir anda Danimarka’da yaz kampının olduğunu söyledi ve beni davet etti. Ben de “Tabii ki olur” dedim. Danimarka benim için çok farklı bir deneyimdi. Dil konusunda yeniydim ama yanımdakiler de işitme engelli olduğu için empati kurarak birbirimizi anlamaya çalıştık. Oraya gitmek ufkumu genişletti ve özgüvenim gerçekten çok yükseldi.

 

Sosyal aktiviteler yaparken zorlanıyor musunuz?

Sinema gibi yerlerde karşı tarafı anlıyoruz ama işitme kayıplı olmayan bir bireye göre iki kat fazla çaba sarf ediyoruz. Yarım saat anlarız evet ama bir saat ya da daha fazla süre sonra artık yoruluyoruz. Enerjimiz kalmıyor çünkü anlamak için çok çaba harcıyoruz. Şöyle düşünelim. Yan odadasınız ve oradaki birini duymaya çalışıyorsunuz. Duymaya çalışmak için dikkat kesilip kendinizi zorluyorsunuz. Sürekli bunu yapmak hiç kolay değil.

 

Erişilebilirlik hakkında önereceğiniz şeyler nedir?

Yurt dışında çok gelişmiş sistemler var gerçekten. Bir mikrofondan söylenileni 10 kişi aynı anda cihazlarından duyabiliyor. Onun dışında sinemada, dizilerde, filmlerde altyazı istiyoruz.

 

Sizi bu süreçte en çok destekleyen kişi kimdir?

Tabii ki annem. Annem çok fazla emek verdi, hayatı boyunca benimle hep konuşmaya çalıştı, yanımda oldu. Annem nerede olursa olsun her şeyi öğretirdi, gösterirdi. “Bu kaşık, bu tabak, bu kalem” derdi. Her nerede olursa olsun her fırsatı değerlendiriyordu. Mutfakta “Bunu kes, bunu yap” diyordu. Artık o kadar alışmıştım ki 9 yaşında mutfakla ilgili her şeyi öğrenmiştim. Ama beni en çok anlayan kişi Ece Saygın’dır. Birçok şeyimiz benziyor, bu yüzden daha iyi hissediyorum. Mesela ameliyat olduğumuz yaş, eskiden kullandığımız cihaz. Ablam da eğitime götürdü, konuşturmaya çalıştı. Ailem, akrabalarım, öğretmenlerim herkes bana destek verdi ve hepsi yanımdaydı.